Topraktan besinlere, besinlerden insan vücuduna ulaşan selenyumun insan yaşamı için önemi şaşırtıcı derecede fazla!
Vücuttaki sistemlerin normal fonksiyonunu sürdürmek adına ihtiyaç duyduğu enerji desteği, büyük ölçüde enzimler tarafından sağlanıyor. Enzimler ise bu görevlerini yerine getirmek için başka birtakım mineraller ile birlikte selenyumdan faydalanıyor. Bu sebeple de selenyum, günlük öğünler aracılığıyla vücuda mutlaka alınması gereken mineraller grubunda yer alıyor. Peki, bu önemli mineralin başka hangi önemli özellikleri olabilir? Siz de bu sorunun yanıtını merak ediyorsanız, selenyum hakkındaki tüm detayları öğrenmek için okumaya devam edebilirsiniz!
Selenyum, eser elementler grubunda yer almakta olup vücuttaki sistemler için önemli bir mineral olarak tanımlanıyor. Eser element olarak ifade edilmesi ise bu mineralin, vücuda gerekenden fazla alındığı takdirde toksik etki yaratabileceği anlamına geliyor. Dolayısıyla vücuttaki selenyum miktarının düzenli kontrol ile ideal düzeyde tutulması gerekiyor.
Selenyum; besinler, su ve hava yoluyla vücuda alınabiliyor. Ve çok az miktarı vücudun bu minerale olan ihtiyacını karşılamaya yeterli oluyor. Fakat vücuttaki selenyum değerinin farklı sebeplerle azalması halinde, tablet formdaki selenyum takviyelerine ihtiyaç duyulabiliyor. Ayrıca, bu ihtiyaçların düzeyine göre selenyumun; doktor tavsiyesi ile E vitamini, C vitamini, çinko vb. farklı bileşenlerle bir arada kullanılması gerekebiliyor.
Vücuttaki sistemlerin normal işleyişi için destek görevi üstlenen minerallerden biri de selenyum oluyor. Gerek vücut direnci gerekse de yaşamsal aktiviteyi sağlamak adına sürekli olarak çalışan sistemler, bu enerjiyi selenyum vb. bileşenler aracılığıyla sağlayabiliyor. Buna göre selenyum; bağışıklık sisteminin ve tiroidlerin normal fonksiyonuna katkıda bulunuyor. Ve ayrıca normal saçın ve tırnakların korunmasına da yardımcı oluyor.
Selenyum, besinler aracılığıyla vücuda alınan ve ağırlıklı olarak iskelet sisteminde depolanan bir mineral olarak biliniyor. Bu mineralin vücutta gereğinden fazla ya da az miktarda bulunması ise ciddi problemlere yol açabiliyor. Bunu engellemek için dört yaş üzeri yetişkinlerin günlük 55 mcg selenyum tüketmesi yeterli oluyor.
Selenyumun birincil kaynakları arasında toprak ve besinler yer alıyor. Araştırmalar gösteriyor ki; özellikle toprakta bulunan selenyum miktarı, söz konusu bölgede yaşayan kişilerin vücutlarındaki selenyum miktarını da doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bu minerali daha yoğun şekilde barındıran topraklarda yaşayan kişilerde selenyum eksikliğine daha az rastlanıyor. Az miktarda selenyum içeren topraklarda yaşayanlarda ise durum tam tersi oluyor.
Vücudun selenyum ihtiyacını karşılamak için en güçlü besinleri hayvansal gıdalar oluşturuyor. Kırmızı et, beyaz et, balık, karaciğer, süt ve süt ürünleri, yumurta gibi gıdalar yüksek miktarda selenyum içeriyor. Bitkisel gıdaların etkinliği ise genellikle yetiştikleri toprağın selenyum miktarına göre farklılık gösteriyor. Bu minerali yeterli düzeyde barındıran topraklarda yetişen bitkiler arasında tahıllar, tohumlar, sarımsak, soğan, lahana, kırmızı biber ve mantar bir adım öne çıkıyor.
Selenyum vücutta depolanan bir mineral olmasına karşın bazı özel durumlarda olması gerekenden daha düşük seviyelere ulaşabiliyor. Pek çok ciddi problemi de beraberinde getiren bu duruma selenyum eksikliği adı veriliyor.
Selenyum eksikliği, yukarıda da bahsedildiği üzere yaşanılan coğrafyanın toprak özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bununla birlikte uzmanlar, vücuttaki selenyum miktarının protein içerikli besinler tüketmek ile doğrudan ilişkili olduğunun altını çiziyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme, özellikle de düşük protein alımı selenyum eksikliğine sebep olabiliyor.
Selenyum; vücuttaki pek çok sistemin yanı sıra, bağışıklık sisteminin normal fonksiyonunun korunması için de yardımcı bir mineral olma özelliği taşıyor. Dolayısıyla eksikliği halinde vücut direncini düşürerek, bireyleri çeşitli sağlık sorunlarına elverişli hale getirebiliyor. Ayrıca uzmanlar, selenyumun tiroit fonksiyonlarının normal işleyişi için de birinci derecede öneme sahip olduğunu aktarıyor.
Bal, propolis, zencefil, tarçın, karabiber, karanfil ve limon… Apitera Zen’in bu zengin içeriğine artık C vitamini, çinko ve selenyum da dahil! Apitera ailesinin en sevilen üyelerinden biri olan Zen'in bu yeni formülü, Apitera Zen Plus adıyla şimdi eczane raflarında!
Apitera Zen Plus, günde 2 saşe tüketildiğinde vücudun günlük selenyum, çinko ve C vitamini ihtiyacını yüzde 45 oranında karşılıyor. Ürün içeriğinde yer alan selenyum, bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunuyor. Ve böylece Apitera Zen Plus, sevdikleriniz ve sizin için hem faydalı hem de lezzetli bir takviye edici gıda alternatifi oluyor! Apitera Zen Plus hakkında detaylı bilgi için siz de linke tıklayarak ürün sayfasını ziyaret edebilirsiniz.